Bağırsaklardaki bakterilerin mucizevi eforu!
Prof. Dr. Alagözlü bağırsak sıhhati için yapılması gerekenleri ise şöyle sıralıyor:
– Fermente besinleri harcayalım turşu, boza, şıra, tarhana, sirke, fermente süt mahsulleri
– Gerekirse hekiminize sorarak uygun bir probiyotik dayanağı alabilirsiniz.
– Egzersizin sıhhatli bağırsak mikrobiyotasını sağladığı yapılan çalışmalarda gösterilmiş. Bu surattan yürüyüş bağırsaklar için en hoş egzersizdir.
– Lifli besinler bağırsaktaki yararlı bakterilerin artmasına dayanakçı olurlar. Lifli besinler harcayalım.
– Omega-3 dayanakları bağırsak sağlığımızı kuvvetlendirir.
– Fruktozdan zengin natürel olmayan işlenmiş, besinlerden uzak duralım. Zira bağırsak floramızı bozar.
– Çin tuzu olarak öğrenilen “Monosodyum glutamat” kapsayan besinlerden uzak duralım.
– D vitamini seviyelerimize baktıralım gerekirse hekim hakimiyetinde dayanak yapalım. Bizi bağırsak polip ve kanserlerine gözetir.
Bağırsak mikrobiyotasında en azından bin değişik cinsten bakteri bulunuyor. Bu bakteriler bebeğin dünyaya gelişinin üçüncü gününden itibaren oluşmaya başlıyor. Mide ve ince bağırsaklar tarafından hazmedilemeyen yiyeceklerin sindirimine destek eden, B ve K vitaminlerinin üretimini sağlayan, hastalık yapabilecek bakterilerin yerleşmesine mani olan bu bakterilerin en ehemmiyetli özelliği ise bağırsak duvarında bir bariyer misyonu görmesi. Bağırsak mikrobiyatasının bedenimizde bir conta vazifeyi bulunuyor.
“Bağırsak epiteli bayağıda hasarlı mikropların toksik maddelerini geçirmez. Bunda bağırsakta probiyotik dediğimiz arkadaş bakterilerin rolü vardır ve probiyotikler bağırsak sızdırmazlığını sağlayarak bir conta vazifeyi yaparlar. Floradaki en minik bir bozulma veya zayıflama ise bağırsaktaki bu hasarlıların kan dolaşı¬mına karışmasına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Buna sızdıran bağırsak belirtiyi diyoruz. Sızdıran bağırsak belirtinin şeker hastalığı, karaciğer yağlanması gibi metobolik hastalıkla başta olmak üzere çok rakamda sıhhat meselesine neden olur.”
“Antibiyotiklerin, bağırsak florasını bozarak kilo aldırıcı özelliği mevcut. Bu sebeple afaki antibiyotik kullanımından sakınmak gerekiyor. Antibiyotiklerin, öldürmesi gereken hasarlı bakterileri öldürürken bağırsaktaki iyi bakteriler de can veriyor. O sebeple antibiyotik bitiminden sonra probiyotik takviyeleriyle bağırsak mikrobiyotasını daha önceki haline döndürmek gerekiyor. Şayet antibiyotik kullanacaksak da “usçu ilaç” uygulamasının gereklerini yerine getirmeliyiz.”
“Obezlerin bağırsaklarında sindirilmeyen lifleri ve karbonhidratları ufalayabilen bakterilerin daha ağırlıklı olduğunu buldular. Obezlerin bağırsak florasında bir bozulma olduğunda hazmedilmeyen liflerden yüzde 15 daha fazla kalori elde edilir. Bu da obez hastanın aldığı bir öğün yemekte 750 kalori alırken, banal sıhhatli şahıs aynı öğünden 500 kalori aldığı anlamına gelmektedir.”
Bedendeki toplam serotonin seviyesinin yüzde 80’i bağırsak duvarından salgılanır. Bağırsak bakterilerimizdeki farklılıklar stres, endişe, bunalım gibi gidişatları tetikleyebiliyor. Bağırsaklarımız ve bağırsak bakterilerimiz bazı nörokimyasallar üreterek beynin ruh, hafıza ve bilme vaziyetini etkiliyor. Mutluluk hormonu olarak öğrenilen “Serotonin” noksanlığında sıkıntılılık, stres, endişe, asaplılık, bunalım gibi bulgu ve hastalıklar görülür.”
“Beyin dışında en fazla asap hücresi ve asap ağı olan yer sindirim sistemidir. Bu sebeple bağırsaklarımız ikinci beyin olarak söylenir. Bağırsaklarımızla beynimiz arasında bir iletişim var. Alıngan bağırsak belirtiyi denilen hastalıkta bağırsak mikrobiyotası bozulduğu için karın sızısı, karında kabarıklık ve gaz gibi bulgular ortaya çıkıyor. Probiyotikler alıngan bağırsak belirtisinde de tesirli rol oynuyorlar.”