Beden susuz kalınca ortaya çıkan büyük risk!
Beceriksiz su içilmesi bir hayli sıhhat meselesini birliktesi getirir. Bunlar;
-Susuz kalan beden, kendi suyunu yakalamaya çalışır. Netice olarak idrara az çıkılır.
-Kan hacmi eksilir.
-Tansiyon düşer.
-Ten, dışkı ve akciğerler ile su kaybı devam ettiği için beden kurur ve sıhhatini yitirir.
-Bedendeki suyun eksilmesi sindirim sistemi bozuklukları, bağırsak sıkışmaları, akılsal performansta bozulmalar, beden hareketlerinde eksilme ve baş sızılarını birliktesi getirir.
-Uzun süreli susuzluk sonrasında bedendeki akışkan ölçüsünün yüzde 15’inin kaybedilmesi, komaya ve hatta hayatın kaybedilmesine dahi neden olabilir.
Beden aldığı akışkan ölçüsünden daha aşırısını kaybettiğinde bayağı işlevlerini yürütmek için yeterli suyu bulamaz. Bu gidişata dehidrasyon ya da dehidratasyon ismi veriliyor.
İçecek, asitli meşrubatlar, içki, çay ve kahve gibi akışkanlar bedenin su gereksinimini karşılamaz. Aksine bedenin daha fazla ölçüde suya gereksinim dinlemesine yol açarlar. Susuzluğu giderdikleri için su tüketim alışkanlığını negatif etkilerler. Bu surattan şuurlu su tüketimi ehemmiyetlidir.
Hafif ve orta şiddetteki ‘dehidrasyonlar’ da genellikle daha fazla akışkan içerek gidişat düzenlenebilir ama ciddi dehidrasyon vaziyetlerinde acil tıbbi rehabilitasyona gereksinim dinlenir. Gerçeğinde en uygun yaklaşım dehidrasyon alana gelmeden önlemektir. Sıcak havalarda, hastalık veya egzersiz sırasında akışkan kaybına dikkat etmek ve kaybedilen akışkanları tekerrür almak için yeterli ölçüde akışkan harcamak gerekiyor.
Dehidrasyon, kayıpların oranına göre hafif veya ağır izleyebilir. Bedenden yüzde 2 oranında su kaybı, hafif dehidrasyonu gösterir. Bu oran yüzde 15’e eriştiğinde hayati risk başlar ve su kaybı yüzde 20’ye eriştiğinde ise vefatla sonuçlanabilir.
Susuzluk hissi özellikle çocuklar ve yaşlılarda, her zaman su lüzumunun emin bir göstergesi değildir. Daha iyi bir kriter idrar rengidir: Transparan veya sarih renkli idrar susuz olmadığımızı, koyu sarı veya esmer kehribar renkli idrar ise dehidrasyona işaret edebilir.
Diyetisyen Özge Öçal uzuvların su gereksinimini şöyle anlatıyor: Suyun bizim için ehemmiyetine bakarsak gerçeğinde ağzımızda başlıyor. Biz bir yiyecek ağzımıza attığımız zaman bunun yemek borumuzdan geçebilmesi için suya lüzumumuz var. Yemek borusundan geçip mideye erişen besinin hazmedilmeye başlaması için yeniden suya lüzumumuz var. Hazmedilen besinin ince bağırsakta emiliminin bitirilmesi için yeniden suya lüzumumuz var. Kalın bağırsakta metabolizmanın artık maddelerinin atılması için yeniden suya lüzumumuz var. Şayet biz suyu yeterli bir biçimde alamazsak, bu metabolizmaların hepsi bozulacağı için, bedende ciddi aksaklıklar yaşanacaktır.