Harikulade bahçe hiyerarşi tanımaz!
Sanatını konuşturduğu ilk yer, 1995 senesinde tertip ettiği Büyükada’daki Amram Ailesi’nin bahçesi olur.
Kendi tabiriyle ‘manikürlü’ ve asker gibi bahçelerden haz etmiyor. Onları ‘nörotik’ buluyor.
Tabiatla ve mimariyle geçimli, soluk alan bahçeler planlıyor: “Muhakkak bir tarzım yok. Mutlu, kullanışlı ve yaşayan bir yer olsun yeter. Bir bahçeyi asla bugüne göre tertip edemezsin. En erken 20-30 sene sonrasını düşünmek zorundasın. Nebatların dilinden anlarsan tepkilerini de öğrenirsin. Büyük alanlar daha coşku verici zira serbestsiniz. Öyle küçük bahçeler tertip ettim ki, her santimi hesap etmek gidişatında kaldım.”
Yaptığı işe bir haylileri ‘sanat’ dese de, o kendini ‘sanatçı’ olarak görmüyor: “Mübalağa Etmeyelim, nihayetinde Mikelanjelo değilim . Olsa olsa bir zanaatkarım. Hem hoş bir bahçe için pek unsur zorunlu; abuhava, rüzgar, toprak, nebatların geçimi, parfümü, geometrisi ve daha pek çok şey… Doğa bildiğini okur ve hiyerarşi tanımaz. Ayrıca mimar da her şeye karışmamalı. İtalya’dakiler kendilerini Leonardo sanıyor, buradakiler daha iyi”