Bir tutam hayat: Şiir dolu gece

18.10.2021
576
Bir tutam hayat: Şiir dolu gece

12.05.14

Bir zaman öylece el ele göz göze kaldılar. Belki dışarıda günler geçiyor, mevsimler değişiyordu. Öylesine soluksuz, öylesine sıcacık bir yemini. Çok uzun zamandır birbirlerini tanıdıkları hissiyatı vicdanlarına yerleşene kadar öylece beklediler. Sanki bir efor vardı ve ikisi arasında akım geçişi yapıyordu. İsme ilk defa birinin gözlerine böyle derin, böyle hakikat bakabiliyordu, donakaldı.

Rastlalara inanır mısın

Bu iki şahsın gözleri sarih gördüğü düşten ilk uyanan bu sefer Ali oldu. İsme’nın afallamış ve huzurlu bakışlarına daha fazla sabredemedi ve bir şeyler söyleme lüzumu hissetti. “Filmin ismi” dedi, “Rastla” tü. “Sen rastlalara inanır mısın İsme?”

İsme bir an dalgalanan denizin hışırtısını dinlemiş, en hoş yakamoza denk geldiği bir gecedeymiş gibi huzurlu suratına inat, “Sanmıyorum” dedi. “Ya da pek emin değilim”.

Ali, İsme’nın elindeki fincana uzandı, aldı. Yatağın hemen yanındaki ufak sehpanın üzerine kitaplardan kalan boş bulduğu yere kendisininkiyle birlikte vazgeçti. Sonra tekerrür elini uzattı İsme’ya. Yeniden bir an sıkıntılılığını sezdirse de, o da elini uzattı. Ali onu kendine doğru çekti ve usulca sarıldı. Göğün yedi kat üstünden düşen örsler aşkına, İsme derin bir solukla içini doldurdu ve başını Ali’nin omzunu dayadı.

Ufak hareketler

İsme, ömründe ilk defa başını bir omza dayadığındaki huzuru yaşıyor gibi soluk alıyordu. Ali içinden geçen bu benzetmeye minnet dinliyor ve yanılmadığını görmenin neşesiyle nefesini yakalıyordu.

Hareketlerini minicik yakalıyor, değil konuşmak, gerçekten soluk dahi almıyordu. Öylesine bir suskunluk içinde, bir gün o duvarda, panoda ve hatta İsme’nın gönlündeki tüm kağıtlarda sürekli yer alma isteğine karşı mucizevi bir coşku dinliyordu.

Yeniden de daha fazla suskun kalamadı. İsme’nın başı omzunda, “Bir gün belki benim için de bir şeyler yazarsın” dedi. İsme hiç sesini çıkarmadı.

Şiir dolu gece

Yorganın üzerinde yan yana uzandılar. Ama İsme yeniden başını getirip Ali’nin göğsüne dayamakta gecikmedi. Sonra gecenin içinde kaybolacak bir şiirin ilk tümcesini fısıldadı âleme:

“Böyle mi susarmış gecenin sesi”…

Evvel beraber tümcenin harflere ufalayışını izlediler. Sonra da Ali devam etti:

“Gece böyle hoş mu sunarmış seni bana”…

Bir İsme, bir Ali derken, gecenin şiirini yazdılar:

“Böyle mi susarmış gecenin sesi,

Gece böyle hoş mu sunarmış seni bana?

Rastla diye bir şey varmış demek diyor içim,

Rastla diye bir şey var!

Var mı?

Senin sesin ya semandan inen bir çelikse yalnızca şimdi,

Ya benim aşkım reelse ama.

İşte o zaman fersah fersah kaçmak gerek…

İşte o zaman fersah fersah beğenmek gerek… ”

Derin prenses uykusu

Gecenin ortasıydı artık. Cihanda kaybolan kelimeler, dün gecenin ve bugünün bitkinliği ikisinin göz kapaklarına çöreklenmişti.

Artık gözleri kapalı mırıldanıyorlardı bir şeyleri, ama ikisi de ne söylediğini öğreniyor ne duyduğunu kavrıyordu. Bir zaman sonra uykunun kollarına teslim oldular.

İsme o gece uzun zamandır yatmadığı kadar derin ve deliksiz yattı. Ali sabah uyandıklarında bu uykunun ismini, “Prenses uykusu” koyacaktı…

Art yarın

Damla Karakuş

Bir tutam hayat: Vicdanı elindeymiş gibi – Dokuzuncu kısım için tıklayınız

YAZAR BİLGİSİ

maltepe escort ataşehir escort idealtepe escort anadolu yakası escort kadıköy escort bostancı escort pendik escort ataşehir escort şişli escort göztepe escort pendik escort kartal escort bostancı escort erenköy escort maltepe escort pendik escort bostancı escort ümraniye escort şerifali escort kartal escort maltepe escort tuzla escort pendik escort anadolu yakası escort acıbadem escort ümraniye escort escort bayan maltepe escort ümraniye escort ataşehir escort kadıköy eskort pendik eskort ataşehir escort ümraniye escort kadıköy escort escort bayan maltepe escort sex hikaye yeni seks hikaye gerçek sex hikaye sex hikaye seks hikayeleri sex hikayesi gerçek sex hikayeleri